Ordunun Harekat Öncesi ve Sonrası-Mevcutları

Ordunun Harekat Öncesi ve Sonrası-Mevcutları

1.NEDEN SARIKAMIŞ HAREKATI?
Kantarın Sırtı’nda oturup karşıya ta uzaklara baktığımda;Buğulu orman okyanusu ilerisinde Şenkaya’nın göğsüne takılmış bir gerdanlık gibi duran Allauekber Dağlarına dalar giderdim.

Şenkaya’dan başlayan sarı çam orman kuşağı Karınca Düzlüğü’nde kıvrılarak Kaymak Dağı’ndan ta buralara kadar uzanır.3120 metre rakımlı dağ silsilesi sanki diğerlerine çalım satıyordu.Haklı olmalı.Çünkü bağrında, Anadolu’nun her yöresinden gelerek şehadet şerbeti içen vatan evlatlarını,Sarıkamış Hareketi 10.Kolordu yiğitlerini barındırıyordu.Kulaktan kulağa gelen bilgiler veya zamanı yaşayanların anlattığı bilgilerle de olsa Allahuekber faciası hakkında bir çok hikaye duymuştuk. Allahuekber Dağı’nın adını nereden aldığına dair de bir çok efsane de anlatılırdı.Bunlardan biri şöyle; Eskiden Penek Kalesinde yaşayan hükümdarın kızı domuz çobanına aşık olur.Bunu duyan çoban da kıza aşık olur.Hükümdar duyunca çoban ile kız birlikte dağa kaçarlar.Hükümdarın askerleri onları bulur,direnmelerine rağmen önce kızı sonra çobanı öldürürler.Çoban ölürken son olarak ağzından ‘’Allahuekber’’çıkar.Bundan sonra dağın adı Allahuekber olarak anılır.
Çocukluğumda anlatılan hikayelerin de bende bıraktığı iz ve Sarıkamış Harekatı Şehitlerine olan vefa borcumdan dolayı olmalı ki Sarıkamış Harekatını,tarihi gerçekleri araştırmaya karar verdim.
2.SARIKAMIŞ HAREKATININ NEDENLERİ
Elviye-i Selase; Kars Ardahan ve Batum sancaklarının ortak adıdır. 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı (93 Harbi) sonrasında 1878’de imzalanan Ayastefanos Anlaşmasına göre; Elviye-i Selâse (üç Sancak yani Kars, Ardahan ve Batum Sancakları ile Bayezit Sancağı) dört yüz milyon ruble karşılığı savaş tazminatı olarak Rusya’ya verilmişti.

Elviye-i Selase Haritası

Daha sonra yapılan 1878’de Berlin Antlaşması ile Bayezit Sancağı Osmanlı İmparatorluğu’nda kaldı.
Osmanlı Devleti Rus işgalinde bulunan Kars,Ardahan ve Batum topraklarını geri almak için Sarıkamış Harekatını başlatmıştır.

Elviye-İ Selase Haritası (Rusya Kaynaklı)

Elviye-i Selâse kırk yıl Rus yönetiminde kaldıktan sonra,1. Dünya Savaşının sonlarına doğru,Rusya’da meydana gelen Bolşevik İhtilali nedeniyle Rusların silahlarını Ermenilere bırakarak bölgeden çekilmeleri sonucunda 1918 tarihinde imzalanan Brest-Litovsk Antlaşması ile tekrar Anavatan’a kavuşmuştur.
3.SARIKAMIŞ HAREKATI NERELERDE GEÇMİŞTİR?

(Dr.Bülend Özen !den alıntı)

Sarıkamış Harekatı 3. Orduya bağlı 9.Kolordu ,10.Kolordu,11.Kolordu ve iki Süvari Tümeni ile birlikte üç koldan ibarettir. 9.Kolordu Komutanı Ahmet Fevzi Paşa,10.Kolordu Komutanı Albay Hafız Hakkı Paşa,11.Kolordu Komutanı Abdul Kerim Paşa’dır.

Asıl Plan

Uygulanan Plan

9.Kolordu: 9.Kolordunun güzergazı Kargapazarı Dağları-Oltu’dan gelen 10. Kolordu birlikleri ile birleşerek Soğanlı Dağları -Bardız üzerinden Sarıkamışa yürümüştür.Enver Paşa 25 Aralık’ta IX. Kolordu’nun bir tümeni ile Bardız’dan yoluna devam ederek, Sarıkamış’a 6 kilometre yaklaştı. Bir Rus birliği yolunu kapamaktaydı. Bu esnada Rus karargahında Sarıkamış’ı boşaltmak ve geri çekilmek tartışılıyordu (Osmanlı Tarihi, IX. Cilt, İkinci Meşrutiyet ve Birinci Dünya Savaşı (1908-1918), Ord. Prof. Enver Ziya Karal, 414-424 ss.).Kolordu Kurmay Başkanı Yarbay Köprülülü Şerif İlden, şahit olduğu manzarayı şöyle anlatıyordu:
”…En nihayet dağa çıktık. Bizi çok geniş ve uçsuz bucaksız sanılan bir kar yaylası karşıladı. Pek yorulmuş ve takatsiz düşmüştük. Tam yayla üstünde keskin bir rüzgâr ve şiddetli bir tipi başladı. Bu andan itibaren göz gözü görmez oldu. Kimsenin kimseye yardım etmesi ve hatta söz söylemesi, sesini işittirmesi imkânı kalmadı. Uzun, sonsuz denecek kadar uzamış olan yol kolu dağıldı. Herkes kendi canının derdine düştü. Asker enginlerde, dere içlerinde, orman bucaklarında, nerede bir kara nokta, dumanı çıkan bir ocak gördüyse oraya saldırdı ve kolordu çözülüp eridi..
Subaylar çok uğraştılar, fakat kimseye söz işittirmek gücü kalmamıştı. Hala gözümün önündedir; yol kıyısında karların içine çömelmiş bir er, bir yığın karı kollarıyla kucaklamış, titreyerek, feryat ederek dişleriyle kemiriyor, tırnaklarıyla kazıyordu… Kaldırıp yola götürmek istedim. Er önceki hareketlerini hiç bozmadı ve beni hiç görmedi. Zavallı cinnet geçiriyordu… Böylece şu uğursuz buzullar içinde biz belki 10.000’den çok insanı bir günde karların altında bıraktık ve geçtik (”Yetkin İŞCEN “Sarıkamış-Sibirya Belgeliği”alıntı).

10.KOLORDU:

Sarıkamış Harekatı Planının bir parçası olarak 3.Orduya bağlı Hafız Hakkı Paşa komutasındaki 10.Kolordu Erzurum’dan hareket ederek Tortum’a gelir.Tortum’da iki kola ayrılan kolordunun bir bölümü Narman üzerinden Oltu’ya ,diğer bölümü Çoruh’un yukarı kollarında olan Tortum Çayı’nı takip ederek Ardos Yaylası’ndan yine Çoruh’un diğer bir kolu olan Oltu Çayın’ı takip ederek Oltu’ya varır.Narman üzerinden hareket eden birlikler Rus işgalinde bulunan Narman Yaylası ile Todan Köyü mevkisinde şiddetli çatışmalar olur. Todan Köyü’nde Öğretmen iken (81970)yaşlılar anlatırdı: Todan’la Narman (İd) arası 8-10 km’lik hafif meyilli bir arazidir. Aşağıdan Narman tarafından onların ifadesi ile yayana dizili gelen Rus askerleri yukarıda Todan mevkisinde bulunan 10.Kolordu birlikleri tarafından tırpan gibi biçiliyordu.Öndeki sıra imha olunca arkasından bir sıra daha geliyordu.Onlarda biçiliyordu.O kadar çoklardı ki orman gibi arkaları bir türlü gelmiyordu. Bu böyle saatlerce sürer. Yedek Subay Halil Bey (Ataman) anılarında: “ (…) Öncelikle Narman perişan bir köy yıkıntısıydı. Nasıl anlatacağım bilemiyorum, anlatacaklarım insanın yüreğini parçalayan, inanılması güç şeyler. Ben ilk gördüğüm anda öyle sarsılmışım ki neredeyse ayakta duramayıp, yere düşecektim. Kasabanın girişinde kocaman ve insan cesetlerinden oluşan bir loda (küme,yığın), 80 belki 100 metre uzunluğunda bir ölüler tepesi görülüyor. Bu ceset lodası 2500 veya daha fazla babayiğit askerlerin cesetlerinin üst üste atılmasından meydana gelen, upuzun bir tepe. Yine aynı yerde 100’den fazla asker ellerinde kazma ve küreklerle elli metre uzunluğunda ve 15-20 metre genişliğinde derince ve daha önceden hazırlanmış çukurun başında bekleşiyorlar. Bu üst üste yığılı cesetleri, bu çukura doldurup üstünü toprakla kapatacaklarmış. Sordum niçin beklediklerini Alay imamı cenaze namazı kıldırmak için gelecek, onu bekliyoruz’ dediler.”(Ataman, 1990: 46).
Nihayet büyük kayıplara rağmen 10.Kolordu Rus Birliklerini imha ederek Oltu’ya varırlar.23 Aralık 1914’ te Narman üzerinden Oltu’nun güneydoğusuna yapılan ileri harekatta havanın sisli ve dumanlı olması nedeniyle 31. ve 32. Fırkalar yanlışlıkla birbirlerine ateş açmışlar ve 2000 askerin şehit olmasına neden olmuşlardı ((Aksun, 2005:204). Amaçları Allahuekber Dağı’nı aşarak Sarıkamış’ta bulunan Rus Ordusunu arkadan vurmak olan 10.Kolordu Oltu’da yine iki kola ayrılır. Bir kolu Oltu-Kotik üzerinden Bardız’a hareket eder, diğer bir kolu ise bir Rus Birliğini kovalayarak Oltu Çayı’nı izleyerek Tuzla’dan yine Çoruh’un yukarı kollarından olan Penek Çayı’nı takip ederek Penek Köprüsü’ne varırlar. Burada şiddetli çatışmalar olur.Çok kaybımız olur. Penek Kalesine varıp, kaleyi Ruslardan alırlar.Ortaokul yıllarımda söz konusu köprü duruyordu.Devasa demir bir köprüydü.Yenisi yalpılınca bu köprünün demirleri söküldü.Bir müddet sonra da yok oldu.Bu güzergah kışın diğer yerlere göre ılıman geçer .Bu sebeple bu yola kaloriferli yol da denilmektedir.
*24 Aralık 1914 böyle bir olay görülmemiştir. 91 alay Penek-Kosor boğazı arasındaki 8 Km.lik yoldadır.Neredeyse nefes almayı imkansız kılan bu yoğun kar ve tipi altında kendi yürüyecek, öte yandan 30 ve 31. tümenlere ait dağ toplarını itekleyerek, sürükleyerek götürecektir.8 Km.lik yol tam 21 saat sürecektir.Saatte ancak 384 metre yol alınabilmiştir. Olayın dehşeti, korkunçluğu ve talihin ters dönmesi budur.91. alayın Penek-Kosor boğazı yürüyüşü hiç bir hesaba, hiç bir askeri kurala ve akla uymayan bir olaydır.
*Kaynak: Cavit Marancı, Sarıkamış Harekâtı ve 91. Alay.

Sarıkamış Harekâtına facia sıfatını kazandıran asıl gelişme 10.Kolordu bölgesinde olmuştur. Harekât planına göre Oltu’dan Bardız’a ulaşması ve burada 9.Kolordu ile birleşerek Sarıkamış’a ilerlemesi gereken 10.Kolordu, Komutanı Hafız Hakkı Bey’in plan dışına çıkması ve gereksiz yere Rusların Oltu müfrezesini Kosor Boğazı içlerine doğru takip etmesiyle bir çıkamza girer. Bu takip, kolordunun artık Bardız’a yönelmesine imkan vermeyecek şekilde kolorduyu Ardahan istikametine kanalize etmiş ve Bardız’da 9.Kolordu ile birleşemeyecek duruma gelmiştir. Ancak her halükarda 10.Kolordunun Sarıkamış’a ulaşma sorumluluğu bulunduğundan, cebrî yürüyüşe hiç de uygun olmayacak şekilde Kosor’dan Beyköy’e Allahuekber Dağlarını aşmak durumunda kalmıştır.
Birlikler 1250 metreden 3100 metre rakıma kadar tırmanıp tekrar 2000 metreye inmek zorunda kalmışlardır. (Dr. Bülend Özen).

”Şu karşı yamaçlardan gece sel gibi düşman üstüne akıp giden,sonra sonra bir teki bile geri dönmeyen askerlerimiz” (S.Harekatı ve 91.Alay-C.Marancı).

O günlerde 91.Alayda askeri tabip olarak görev yapan Kilisli Dr.M.Derviş Kutman’ın günlüğünden:

26 Aralık 1914/Allahüekber Dağı’nda-Bu gece efrattan hiçbiri viziteye gelmedi. Anlaşılan herkes yorgunluktan, uykusuzluktan hastalığını unutmuş, bir tarafa kıvrılıp yatmıştı. Hatta bizim Tabur K. Vekili de ishalden rahatsız olduğundan, bir çay içerek bir tarafa uzandı. Biraz sonra Yaver Namık geldi. Hafız Hakkı Bey‘in; Karargahiyle ve köyden aldığı bir kılavuzla Allahüekber’e doğru hareket ettiğini, Tümenimizin de onu takip edeceğini söyledi. Hemen yattık uyuduk. Ne kadar uyuduğumuzu bilmiyorum. Alay’a da hareket emri verildiğini, Allahüekber’e çıkacağımızı söylediler. Kalktık hazırlandık. Vakit gece yarısını geçmişti. Bizim Yüzbaşı rahatsız olduğu için Namık’la beraber Alay’ı hareketinden sonra geriden takip edecektik. Köyden çıkıp dağ yolunu tuttuk. Biraz yükseklere çıktıktan sonra yakıcı bir rüzgâr esmeğe başladı. Biraz daha ilerledikten sonra fırtına arttı. Etraftaki ince karları üzerimize serpmeğe başladı. Bu bir tipi idi. Soğukta o kadar şiddetli idi ki, başımız iyice sarılı olduğu halde yine ağzımızın, burnumuzun etrafında buz parçaları sallanıyordu, bizi iliklerimize kadar üşütüyordu. Bereket versin, her tarafımız tiftiklerle sarılmış, yamçılar da hem bizi, hem atlarımızı kavrayarak muhafaza altına atmıştı. Bu suretle önde Yaver Namık, sonra Tabur K. Vekili Yüzbaşı Sabri, en geride de ben bulunuyordum. Atlarımız güçlükle ilerliyor, kar esintileri havada bir sis yapıyor, birbirimizi göremiyorduk. Ayağımda tiftik çorap, üzerinde kalçın, onun üstünde de Rus lastiği olduğu halde, parmaklarım yine üşüyor, mütemadiyen atı mahmuzlayarak hareket ettirmek zorunda kalıyordum. Burada herkes kendi canını kurtarmak kaydına düşmüş, başkasından yardım beklemenin beyhude olduğunu anlamıştı. Bununla beraber gözümü önümde giden Yüzbaşı’nın sırtından ayırmıyor, yol arkadaşlarımı kaybetmemek için büyük gayret sarf ediyordum (S.Harekatı ve 91.Alay-C.Marancı-112-113).

”Şu karşı yamaçlardan gece sel gibi düşman üstüne akıp giden,sonra sonra bir teki bile geri dönmeyen askerlerimiz” (S.Harekatı ve 91.Alay-C.Marancı).

O günlerde 91.Alayda askeri tabip olarak görev yapan Kilisli Dr.M.Derviş Kutman’ın günlüğünden:

27 Aralık 1914-

Şafak söktü. Sabahın ayazı her tarafı yakıyor. En son gücümüzü sarfederek gidiyoruz. Bu sırada yolumuz kuytu bir yere düştü. Rüzgâr nispeten azalmış, etrafın sisi zail olmuştu. Yolumuzun üstünde portatif küreklere, mataralara, kırılmış cephane sandıklarına rastladık. Bunlar, kısmen karla örtülmüştü. Bunlar iyi alamet değildi. Alay’ın geçtiği yol üzerinde idik. Biraz daha ilerledik; Bazı askerlerin kucaklarında silahları olduğu halde kıvrılarak yattıklarını,karın kefen gibi üzerlerini örttüğünü,yalnız; ayakkabı, kaput, kabalak gibi bazı eşyalarının dışarıda kaldığını gördük.Bunların önünden azap duyarak geçtik.Biraz daha yürüdük.Yine bir yerde saman kırıntılarına,at torbalarına,kağıtları dağılmış evrak sandıklarına,ölmüş hayvanlara rastladık.Halimiz feciydi!Bembeyaz dağ silsileleri uzayıp gidiyor, canlı bir mahluk göremiyorduk.Ben iyice yorulmuştum.At üstünde duracak halim kalmamıştı.Bir yere kıvrılıp yatmak,biraz uyumak ihtiyacım şiddetle duyuyordum.Fakat bir daha uyanmamak korkusu beni ürkütüyor, gözümü dört açıyordum.Bununla beraber duygularımız körleşmiş, düşünme sahamız daralmış,hayatla olan alakamız kesilmiş gibiydi.Ne açlık,ne susuzluk,ne korku.ne telaş hiçbir şey duymuyorduk.üç arkadaş olduğumuz halde aramızda fersahlarca mesafe varmış gibi birbirimize yabancı duruyor,dertleşip yardımlaşamıyorduk.Velhasıl ölümle aramızdaki mesafe,zaman o kadar kısalmıştı ki,ufak bir bahane bizi birbirimize kavuşturacak ummana düşmüş katre gibi eriyip gidecektik.

Hava açıldı. Rüzgâr dindi. Bu sefer de güneşin ziyası, karların beyazlığı gözümüzü, canımızı yakıyor, bir yere bakamıyorduk. Şimdi tamamıyla atların yürüyüşüne uymuş, hayvanların sırtında bir yük gibi meçhul yöne kımıldamadan gidiyorduk. Nihayet güç bela boyun noktasına çıkabildik. Bundan sonra yürümek daha kolaydı. Aşağıya doğru iniyorduk. Gün batarken yorgun, aç, susuz bir halde Başköy’e yaklaştık. Alaydan geri kalan efrat ile birlikte köye girdik.

Başköy, Allahüekber Dağı’nın Kars tarafındaki böğrüne yaslanmış, büyük bir köydür. Bu kar deryasının içinde kara parçalarının görünmesi, hele bacalarının tütmesi; gözümüze, gönlümüze bir ferahlık ve rahatlık verdi, sanki Cennet’e kavuşmuştuk. Üçüncü Bölük K. Yüzbaşı Abdülkerim’in hazırlamış olduğu odaya geldik. Bir çay içtikten sonra ölü gibi uyuduk.

Bu mevsimde Allahüekber Dağı’nı aşmakla Rus Ordusu’nu yenmiş, Kafkasya’yı fethetmiş sayılırdık. Amma, ne çare! Meydanda ne Rus Ordusu, ne de Kafkasya vardı! Yalnız; Kaf Dağı’nın devlerine yenilerek mahv u perişan olmuş Onuncu Kolordu’nun arttığı kalmıştı! İşte baş-köy’deki halimiz bu merkezde idi.(S.Harekatı ve 91.Alay-C.Marancı-112-113).

Kimliği tespit edilemeyen ve kitaplara “şahit” ya da “meçhul asker” diye geçen en yaygın hatıra:

Konaklama yerlerinde karanlıkta hareket ettik! … Birlikler sessizce kol başlarını birer, ikişer izliyorlardı! … Kol başlarında köylü kılavuzlar vardı! … Haritaya göre üç saat sonra bizler doruk çizgisindeki boyun noktasını geçeceğimizi sanıyorduk! … İki kat mesafe yürüdük! … Yine de yokuş çıkmaktan kurtulamadık! … Dağa çıktıkça çevrenin görüntüsü hem güzel, hem de vahşi bir şekil alıyordu! … Her taraf sonsuz karlardan ve yalçın derelerden oluşmuş gibi görünüyordu! .. Bizler kar ve buz kayaları ile örtülü olan bütün bu tepelere, derelere ve birçok alçak dağları ayağımızın altında görüyorduk! … Topçuların bu dik ve derin karlı dağ yolundan nasıl çıkacaklarına aklım ermiyordu! … Bin zahmet ve güçlükle, fakat disiplin ve düzenden ayrılmayarak çıkıyorduk! … En sonunda çıktık! … Fakat bizi, arka tarafı iniş bir boyun noktası değil, çok geniş ve uçsuz bucaksız görülen kardan bir yayla karşıladı! …

Askerler enginlerde, dere içlerinde, ormanın bucaklarında, nerede bir kara nokta, nerede dumanı çıkan bir ocak gördüyse oraya saldırırdı ve böylece koskoca alay çözülüp eridi! … Subaylar çok uğraştı! … Fakat kimseye söz duyurma gücü kalmamıştı! … Hala gözümün önündedir! … Yol kenarında karların içine çömelmiş bir asker, bir yığın karı kolları ile kucaklamış, titreyerek, çığlık atarak dişleri ile kemiriyor, tırnakları ile kazıyordu! … Kaldırıp yola doğru götürmek istedim! … Asker önceki hareketini, çığlığını, dişleri ile tırnakları ile çabalamasını hiç bozmadı ve beni görmedi bile! …

Zavallı çıldırmıştı! … Böylece şu uğursuz buzullar içinde belki on binden fazla insanı bir günde karların altında bıraktık ve geçtik.(S.Harekatı ve 91.Alay-C.Marancı-112-113).

Erzurum-Tortum-Yukarı Sivri Köyünden Süvari Onbaşı Murat Deniz:

“ .. Bir tipiye yakalandık ki anlatmamın imkânı yok. Atımın yuları elimde. Onun nefesine sokularak; göz kapalı, kulak duymaz, nefes desen alınmaz verilmez, adım atmaya çalışıyoruz ama ne mümkün… Böyle böyle otuza yakın süvari askeri, atlarımızı dışa siper yapıp birbirimize sokularak bir araya geldik. O kadar yorgunuz ki sonrasını hiç hatırlamıyorum. Uyumak mı dersin, baygınlık mı dersin… Ben öldüm de dirildim diyorum. Aradan ne kadar zaman geçmiş hiç bilmiyorum… Uyandım ama her taraf kapkaranlık. Mezardayım zannettim. Üstümde bir ağırlık var. Sanki enkaz altında kalmışım. Var gücümü harcayarak üstümdekileri oraya buraya rastgele iterek kafamı çıkardım. Gözlerimi uzun süre açmadım; sonra ne göreyim, her taraf bembeyaz ve bir sürü donmuş insan ve hayvan cesedi: Kiminin yarıdan fazlası kar altında yalnızca bir kolu veya bacağı dışarıda. Kimi çömelmiş.. kimi diz üstü çökmüş.. kim sırtüstü sere serpe.. Ben bu şekilde çıkmaya çalışırken üzerimde ki cesetler sanki mağaç kütükleri gibi yamaçlardan aşağı yuvarlandılar. Doğrulup ayağa kalktım. Otuz kişiden bu şekilde cesetlerin altında kalan 5-6 kişi sağ kalmışız. Hepsi de benim gibi.. ne yapacağını bilmez bir halde.. Ordu nerde, biz nerde, nereye gidilecek, nasıl edilecek, şaşkınız”.S.Harekatı ve 91.Alay-C.Marancı-117).

Allahuekber Dağı, rakımından da anlaşılacağı gibi yüksektir.Çok kar yağar.Zirvesine doğru tipi ve boranlar olur.Isı sıfırın altında -30 derecelere kadar düşer.Ordu Kosor’a geldiğinde yöreyi bilenler komutana önerilerde bulunarak, bu mevsimde dağın aşılmasının imkansız olduğunu söylerler.Yalvarırlar.Başka yollar önerirler.Bütün bunlara rağmen planlandığı gibi dağa tırmanılır.Askerler çölden gelmiştir.Üstelik üstlerinde yazlık üniformalar vardı. Tırmanış 19 saat sürer. Kolordu, Allahuekber Dağı’nda çok büyük bir zayiat verdi.Fırtına çadırlarını yıktı. Dağı aşarak, güney yamaçlarındaki Beyköy ve Başköy’e ulaşabilenlerin sayısı 3200 kişiden ibaretti. İçlerinden birçoğunun ayakları donduğundan %20’si iş göremez haldeydi. Geriye kalanlar soğuğa ve tipiye dayanamayıp genellikle donarak şehit olmuşlardı. Buna rağmen bu birlikler, 27 Aralık’ta Selim yakınlarına ulaşarak Sarıkamış-Kars demir yolunu tahrip ettiler. Hareket sonunda aşırı soğuk ve açlık yüzünden, hedef ele geçirilemeden, 5 Ocak 1915’de sona erdi.Yıllarca yörede, facianın yaşandığı yaylalarda, sırf şehitlere saygı duydukları ve ruhlarını incitmemeleri için insanlar yayla evlerine giremediler.Halen acıları ve üzüntüleri yüreklerdedir. Ersinek üzerinden Allahuekber Dağını aşmak için başlatılan Sarıkamış Harekatında 10.Kolorduya bağlı 92.ve 93.Alaylar Ersinek üzerinden Allahuekber Dağını aşarken ,bu harekata destek olmak amacıyla Penek’te 31. Tümen’den ayrılan ‘’Kuzey Harekatı Destek Birliği’’, Rusları takip ederek Göle’ye gittikten sonra Susuz’a doğru yürüyüp Rusların yolunu kesmekle görevlendirilmişti.

Kars Valiliği internet sitesinde sadece Allahuekber Dağına tırmanışta 37.000 şehit (www.kars.gov.tr/sehirkartlarisarikamissehitleri sitesi) verildiği belirtilmektedir.Nereden bakılırsa bakılsın 10.Kolordunun Allahuekber Dağına tırmanırken 40 bine yakın şehit verdiği anlaşılmaktadır.
Sarıkamış Harekatı ile ilgili olarak Adil Akkurt diyorki;
Ormanlı köyü Ersinekte Asker 2 gün konaklar ,evlerde,ahırlarda (komlarda),samanlıklarda (mereklerde ) askerlerin altlarına ot ,saman eski hasırlar serilerek büyük baş hayvan kesilerek konaklamıştır.
Köylülerin ısrarlı olmalarına rağmen asker 3.gün köylülerin yardımı ile Datmeri Ormanı’nın üstüne kadar yardım ve kolculuk ederek giderler.Köylüleri oradan geri köylerine gönderirler,kısa bir süre sonra kâr tipi başlar askerler yaylalara,kayalara sığınmaya başlarlar (Kaynak Kurmay Albay Muhittin Müderrisoğlu kitabı Sarıkamış ve Bozgun adlı kitap).
Ersinek (Ormanl Köyü’nden Gülteki aslı vatandaş diyor ki;
Ben Ormanlı Köyü’ndenim. Büyüklerimiz anlatırdı;Askerler bizim köyden giderken köylüler misafir etmişler,karınlarını doyurmuşlar,ısrar etmişler bugün akşam oldu,komutana söylemişler gitmeyin,sabah erkenden gidersiniz şuanda hayatta olan Halis Akay’dan dinleyebilirsiniz.
11.Kolordu: 11.Kolordu ve iki Süvari Tümeni Erzurum’dan (Horasan’dan) Sarıkamış’a yürümüştür.
Türk Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanlığına göre hareket sonunda; Osmanlı kayıpları 60.000 ve Rus kayıpları ise 30.000’dir. Savaşın en hazin kısmı ise Osmanlı kayıplarının bir çoğunun Ruslar ile yapılan çarpışmalarda değil de ağır soğuk hava koşulları yüzünden olmasıdır. Ruslar; Türklerden 200 subay, 7000 eri esir, 20 makineli tüfekle 30 topu ganimet olarak almışlardır. 5000 kişi civarında esir alınmıştır. Bunlar tahmine göre Kırım’da, domuz çiftliklerinde çalıştırılarak ve aç bırakılarak ölmüşlerdir.
Sarıkamış Harekatı yapıldığı yerler , harekatın yapıldığı 1914 tarihinde 1878’de imzalanan Ayastefanos Anlaşmasına göre Rus yönetiminde bulunan Ardahan ve Kars Sancakları topraklarında bulunmaktaydı.Şenkaya’nın,o zamanki adıyla Örtülü Köyü’nün ,Allahuekber Dağı’nın bulunduğu bölge Kosor Nahiyesine,Kosor Nahiyesi Oltu’ya,Oltu’da Ardahan Sancağına dolayısıyla Elviye-i Selâse’ye bağlıydı. Elviye-i Selâse,I.Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru, 1918 tarihinde imzalanan Brest-Litovsk Antlaşması ile tekrar Anavatana kavuşarak harekatın geçtiği topraklar Erzurum iline bağlanmıştır.

4.SARIKAMIŞ HAREKATI ŞEHİTLERİNİ ANMA TÖRENLERİ HAKKINDA
Sarıkamış Harekatının bütün parçaları,yani üç Kolordunun,9.Kolordunun Erzurum’un ilçesi Narman civarından,10 Kolordunun Oltu güzergahından,11.Kolordunun Horasan güzergahından Sarıkamış’a yürümesine rağmen halihazırda yapılan anma törenleri tersinden yani bitiş noktasından Sarıkamış’tan başlatılıyor.Sarıkamış başlangıç değil sonuçtur.Törenlerin bitiş noktasından değilde başlangıç noktasından başlatılmasının ve yapılmasının uygun olacağı düşüncesindeyiz.Hele 40 bine yakın şehidin verildiği 10.Kolordunun bulunduğu bölge ya ihmal edilmekte, ya da unutulmaktadır.Binlece şehidin yattığı bu bölgede şehitlerimizin şanına uygun anıt mezarların bulunmaması da ayrı bir üzüntü kaynağıdır.
24 Aralık yaklaşıyor.Her yıl olduğu gibi bu yılda “Sarıkamış Harekatı Şehitlerini Anma Törenleri” tersinden yapılacak ve on binlerce şehidin verildiği bölge unutulacak.Sarıkamış Harekatı Şehitlerini Anma Törenleri yine sanki Sarıkamış şehitleri gibi algılanacak.Harekat Planının adı Sarıkamış Harekatıdır.Şehitler Sarıkamış’a giderken verilmiştir.Bahsettiğimiz gibi Sarıkamış başlangıç değil sonuçtur.Umarız yetkililer bu yanlışlığın tez zamanda farkına varırlar.

Gerek Erzurum ve gerekse Erzurum dışında, başka illerde Erzurum ile ilgili faaliyet gösteren vakıf, dernek ve benzeri kuruluşların saygıdeğer yönetici ve üyeleri;

Konu ile ilgili olarak TBMM Dilekçe Karma Komisyonuna, CİMER’e, Genel Kurmay Başkanlığına, Erzurum Valiliğine, Kars Valiliğine tarafımdan birer dilekçe ile başvurulmuştur. 1. Yöneticilerin ve üyelerin de konu ile ilgili dilekçe vermeleri kamuoyu oluşturma açısından önemli olduğunu düşünüyorum. 2.Konu TBMM Dilekçe Karma Komisyonunda görüşülecek. Erzurum’un iktidar ve muhalefet milletvekillerinin devreye sokulması. 3.Diğer kurumlara gönderilen dilekçeler için tanıdıkların ve ileri gelenlerin devreye sokulması. 4.Haklı davamıza sahip çıkalım. Biz sahip çıkmadığımız için başkaları sahip çıkmış. Dernek, vakıf ve benzeri kuruluşların görevi sadece taziye vermek veya herhangi bir partinin oy makinesi olarak düşünülmemelidir. Bu tür haklı konulara el atıp çözüm bulmalıdır diye düşünüyorum. Konu ile ilgili olarak desteklerini esirgemeyen başta Bursa Şenkayalılar Derneği Başkanı Himmet Demirci olarak yapılacak her türlü faaliyetlerinizin destekçisi olacağımdan emin olun” ifadesi ile Sayın Himmet Demirci’ye, Bireysel olarak; Sönmez Birol, Cemile Karabulut, Kemal Apaydın, Sacettin İlgün, Nevzat Taşkın, Yavuz Karabulut, Tüzin Atlı Özay Zahidenine, Coşkun Köycü, Erdoğan Bayraktar,Mennan Yılmaz,Ercan Güngör,Mehmet Erdoğdu,Muhemmet Kaya nezdinde ismini sayamadığımız tüm hemşerilerimize bir kez daha teşekkür ederiz.

HER NE YAPACAKSAN ŞİMDİ YAP

SENİN DE ÇORBADA TUZUN OLSUN

HAKLI DAVAMIZA SAHİP ÇIKALIM

DİLEKÇE ÖRNEĞİ

(TBMM DİLEKÇE KARMA KOMİSYONU BAŞKANLIĞINA)

(GENELKURMAY BAŞKANLIĞINA)

(CUMHURBAŞKANLIĞI İLETİŞİM MERKEZİNE (CİMER)

(ERZURUM VALİLİĞİNE)

Bilindiği üzere;”Sarıkamış Harekâtı Planının” bir parçası olarak 10.Kolorduya bağlı birliklerin görevi Allahuekber Dağı’nı aşarak Sarıkamış’ta bulunan Rus kuvvetlerini arkadan vurmaktı. Plan gereğince 10.Kolordu Birlikleri Tortum, Oltu, Penek, Kosor ve Ersinek güzergâhını izleyerek Ersinek Köyü civarından Allahuekber Dağı’na tırmanırlar. Tırmanış 19 saat sürer. Çetin kış şartları, şiddetli kar ve çıkan fırtına çadırları yıkar. Bu durum karşısında binlerce askerimiz Alluekber Dağı’nı aşmadan kuzey yamacındaki bu topraklarda şehit düştü. Binlerce şehidimiz, o tarihlerde Oltu’ya bağlı ve şimdilerde ise Şenkaya İlçesi sınırları içindeki, Allahuekber Dağı’nın kuzey yamacında yatmaktadırlar. Buna rağmen bu birlikler, 27 Aralık’ta Selim yakınlarına ulaşarak Sarıkamış-Kars demir yolunu tahrip ettiler.

Diğer taraftan 10. Kolorduya bağlı birlikler Ersinek Köyü civarından 3120 rakımlı Allahuekber Dağını aşarken, bu harekâta destek olmak amacıyla Penek’te 31. Tümen’den ayrılan ‘’Kuzey Harekâtı Destek Birliği’’, Rusları takip ederek Göle’ye gittikten sonra Susuz’a doğru yürüyüp Rusların yolunu kesmekle görevlendirilmişti. Penek’te 31.Tümenden ayrılan ‘’Kuzey Harekâtı Destek Birliği’’ Yoğurtçular, Barik (Özyurt) , İznos (Gülveren) üzerinden Allahuekber Dağının Kuzey yamaçlarının bittiği Karınca Düzlüğü’ne varırlar. Kuzey Harekâtı Destek Birliği Stange Bey komutasındaki 8.Alay ile bir temas kuramadı ve daha sonra Rus (Kalitin’in) kuvvetleri tarafından geriye doğru sürüldü ve aynı yoldan Oltu’ya geri döndü. Bu harekât sırasında da şehitlerimiz olur.

1.“Sarıkamış Harekatı Şehitlerini Anma Törenlerinin” Sarıkamış’tan başlatılması yerine 10. Kolordunun izlediği (Oltu,Penek, Kosor ve Ersinek ) güzergahını izleyerek, binlerce şehidimizi koynunda barındıran, Allahuekber Dağı’nın kuzey yamacında bölgede yapılmasının tarihi verilere uygun olacağı,

2.Binlerce askerimizin şehit düştüğü söz konusu bölgeye uygun bir şehitliğin yapılması için gereğini,

Arz ederim

İmza

06.10.2020

Selahattin ALTAŞ

CİMER’e İnternet Üzerinden:

www.turkiye.gov.tr/cimer-basvuru-sorgulama

Erzurum Valiliğine İnternet Üzerinden:

www.erzurum.gov.tr/yikob/iletisim

E-Posta erzurum.yikob@icisleri.gov.tr

TBMM Dilekçe Karma Komisyonuna İnternet Üzerinden: E-Posta Adresi: kumbuzoglu@tbmm.gov.tr

Genel Kurmay Başkanlığına İnternet Üzerinden:

www.tsk.tr/ElektronikForm/genelkurmay-baskanligina-yazin

Rus Kafkas Ordusu Kurmay Başkan Vekili Dük Aleksandroviç Pietroviç Sarıkamış’ta gördüklerine anılarında şöyle yer vermiş:

“İlk sırada diz çökmüş 9 kahraman. Mavzerleriyle nişan almışlar, tetiğe asılmak üzereler ama asılamamışlar… İkinci sırada cephane taşıyanlar var, sandıkları bir avuçlamışlar ki, kainattan hırslarını almak istiyor gibiler. Öylesine kaskatı kesilmişler… Ve sağ başta Binbaşı Nihat. Dimdik ayakta, başı açık, saçları beyaza boyanmış, gözleri karşıda…Allahuekber dağlarındaki son Türk müfrezesini teslim alamadım. Bizden çok evvel, Allah’larına teslim olmuşlardı.”

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir