Yayla Çayırlarının biçilmesi,Ne Güzel Paylaşım,Ne Güzel Bir Gelenek-Sehimler
Her şey Temmuz ve Ağustos aylarına bağlıdır. Halkın başka geçim kaynağı olmadığından iki ayda kazandığı ile ailesini bir yıl geçindirmek zorundadır. Bu iki ayda hasatlar yapılır. İnsanlar, programlanmış bir makine gibi çalışmak zorundadır. Yarım saatlik bir zaman diliminin bile önemi vardır. Temmuz ayında çayırların biçilmesine başlanır. Önce köydeki kıraç yerlerdeki otlar biçildikten sonra sıra yayladaki çayırların biçilmesine gelir. Yayladaki; Yaylanın Önü Çayır, Yusuf’un Kurunu,Sarı Çayır ve Sosan Çayırı köyün ortak malıdır.Bu çayırlarda yayla evlerinin yerlerinde olduğu gibi özel mülkiyet kavramı yoktur.
Çayırların biçilmesine başlamadan bir gün önce köy bekçisi çayırların biçileceğini duyurur.Her hane halkından bir kişi gelmek zorundadır.Genelde gençler ve bazen de çocuklar gelir.Her hane halkından birer kişi çayırların bölünmesi için paylaştırılır.Diyelim ki on kişi Yaylanın Önü Çayır’ın bölünmesi için görevlendirildi. Tırpan ve iplerle çayır başına gelinir.İki kişi ipin ucundan tutar,ip gerginleştirilir,ipi tutanların arkasına birer tırpancı geçer,ipçiler çayırı enlemesine doğru yürürken tırpancılar arkasında otları tırpanlayarak sınırlar belirlenerek, hane sayısı kadar dilimlere ayrılır.Bu dilimlere “SEHİM” denir.Doğal olarak çayırın bazı yerleri sık,bazı yerleri seyrek otludur.Herkese eşit miktarda ot çıksın diye ipçiler “sehimin” genişliğini ipi kısaltıp uzatarak ayarlarlar.Sehimleme işi bittikten sonra kura çeçimi yapılır,kime kaç sayılı sehim’in düştüğü belirlenerek bir kağıda yazılır.
Ben de öğrenciliğim döneminde ve yaz tatillerinde yaylada bulunurdum.Okumuş yazmış birisi olarak düşünülerek bir iltifat olsun diye beni ya ipçi yaparlar ya da kura çekimi ve yazma işlerini verirlerdi.Sırası gelmişken burada belirtmeden geçemem.Köy halkı okuma-yazmaya büyük önem verirdi.Okuyan kişilere de çok değer verirlerdi.Sehim işi bittikten sonra herkes kaç numaralı sehim’i biçeceğini öğrenerek, hemen biçmeye başlar. Biçmeye bir an önce başlamalıdır.Çünkü herkes bir an önce “sehimlerini” biçip taşımak ister,biçilen ve toplanan çayıra köyün hayvan sürüleri girip, biçilmemiş olanlara zarar vermiş olabilir. Ya da “sehim’i” ortada kaybolabilir. Önce Yaylanın Önü, arkasından Yusuf’un Kurunu,Sarı Çayır ve sonunda Sosan (Susam) Çayırı biçilir.Çayırların biçilmesi ve toplanması her ne kadar yorucu ise de çok eğlencelidir.Bir panayır havasında geçer. Sehimlerin başında çaylar demlenir,evlerden getirilen katmer ve ketelerle karınlar doyurulur.Komşu sehimleri biçenler birbirlerine ikramlarda bulunurlar.Tatlı bir rekabet vardır.Geç kalmamak,diğerlerine mahcup olmamak için herkes var kuvvetiyle sehimlerini biçer.Sehimler biçilirken tatlı espriler,sakalaşmalar bazen de atışmalar yapılır.Bu güzelliği anlamak için yaşamak lazım…..
Yaylalarda özel mülkiyet kavramı yoktur.Yayla evlerinin kurulduğu yerde herkes istediği bir yer belirler ve orada evini ve ağılını yapar.Ağıl hariç bahçe duvarı veya çiti bulunmaz.Tapusu yoktur.Bir kaç yıl sonra orayı beğenmezse başka bir yere yapabilir.