Güzel Gülveren (İznos)

Güzel Gülveren (İznos)

GÜZEL GÜLVEREN (İZNOS)
Şenkaya’nın bütün köyleri birbirinden güzeldir.Değişik bir iklimi,buna bağlı olarak değişik bitki örtüsü,değişik doğal güzellikleri,gezip görülecek yerleri vardır.Sarıçam ormanlarının güzellikleri yeşil okyanusunu andırır.Her ağaç bir oksijen fabrikası olduğuna göre binlerce,milyonlarca oksijen fabrikası var demektir.Yetmiş köyün her biri birbirinden farklı doğal güzelliklere sahiptir.Gülveren’de işte onlardan biridir.Hepsinden ayrı ayrı bahsedemeyeceğimize göre biraz Gülveren’den bahsedelim.Gülveren her türlü doğal çiçeğin yetiştiği bir köydür.Erzurum-Şenkaya-Gülveren (İznos) Köyünde yöreye has her türlü doğal çiçek yetişir.Yörede çiçeklerin genel adına gül denildiğinden Gülveren;Her türlü doğal çiçeğin yetiştiği yer anlamına gelmektedir.Yöre halkı “Dadaştır.” Keza “Dadaşlar ve Güller Diyarı”adını buradan almıştır.İznos kelimesi Hırvatça’dır.Birçok anlamı vardır.İşte onlardan bazıları;Gelir,varidat,kazanç vs. Yukarıda değinilidiği gibi Şenkaya’nın bütün köyleri birbirinden güzeldir.İlkbaharda adeta hepsi çiçek tarlasına döner.
Mesleğim gereği yurdumuzun hemen hemen bütün illerini gezdim.1969 yılında Kars’ın Aralık ilçesi A.Çiftlik köyündeydim. Bu vesile ile bütün Iğdır’ı, Karsı gezme,görme şansım oldu.Daha sonra sırasıyla Kırşehir ve Nevşehir İllerinde çalıştım.Çalıştığım bu süre içinde iç Anadolu Bölgesinin bütün illerini tanıma imkânım oldu.Ankara’da okuduğum sırada Ankara yöresini,askerliğim sırasında Çanakkale-Ezine, Balıkesir,Eskişehir ve Çanakkale’yi gördüm.Akraba ziyaretleri ve bazı işlerim nedeniyle Bursa ve İzmir’de bulundum.Bu illerin çevresindeki illeri de tanıyıp görmüş oldum.2001 yılından bu yana Antalya’dayım.Nerdeyse Antalya’nın gezmediğim,görmediğim kösesi,bucağı kalmadı.Gezip gördüğüm yerlerin doğal güzelliklerini inceleme özelliğim vardır.Hemen fotoğraflarını çekerim.Bakmak ayrı,görmek ayrı diye bir söz vardır.Ben sadece bakmıyor,aynı zamanda görmeye çalışıyorum.Yaklaşık yirmi sene Antalya’da kalan bir arkadaşıma hurmadan bahsederken,Antalya’da hurmanın yetişmediğini söylemişti.Buna çok şaşırdım.Her gün yanından geçtiği hurma ağaçlarına yalnızca bakmış,görmemiş.Bütün bunları niçin anlattım? İnanın abartmıyorum. Gezip gördüğüm yerler arasında doğal güzelliği Gülveren’ den iyi yer görmedim. Her neyse.
Gülveren’in bulunduğu Şenkaya İlçesi, Doğu Anadolu ile Doğu (Köyümü ziyaretimde ilk olarak toprağını öpmek ve koklamak oldu)Karadeniz bölgesinin geçiş bölümündedir. Bu nedenle kendisine has bir coğrafyası, iklimi ve bitki örtüsü vardır. Bu coğrafyayı,doğayı,iklimi ve bitki örtüsünü Dünyanın hiçbir yerinde göremezsiniz.Örneğin, Karadeniz bölgesinde bulunan illerin hemen hemen hepsinde aşağı yukarı aynı mevsim hüküm sürer.Marmara,Ege ve Akdeniz bölgelerinin iklimi ve bitki örtüsü de birbirinden çokça farklı değildir.Örneğin zeytin,incir ve turunçgiller bu üç bölgede de yetişir.
Gülveren’in genellikle tortul kayalardan oluşan dağları farklıdır. Hemen hemen çıplak bir dağ göremezsiniz Kendisine has bitki örtüsü ve sarı çam ormanları dağları gelin gibi süslemiştir.Her daği,deresi ve tepesinin ayrı bir özelliği ve güzelliği vardır.Dağların her bölümü kendisine has bir bitki örtüsü ve güzellik yaratmıştır.Ormanın bazı seyrelen bölümlerinde, çeşitli söğüt ağaçları ,orman
kavakları,cinav,kayın, benzeri ağaçlar kendilerine yer bulmuş,mekan tutmuştur.Uçurumlarda kayalıkların arasında çamların seyrek bölümlerinde böğürtlenlikler görürsünüz.Aylardan Ağustos ise şanslısınız.Kısa boyları ile böğürtlen ağaçları üzerindeki meyvelerin ağırlıklarına dayanamayıp toprağa kapanmışlardır.Elinizle dalları kaldırdığınızda kırmızı böğürtlen deposunu görürsünüz.Dilediğiniz kadar yiyin.Korkmayın çok şifalıdır.Size hiç bir zararı dokunmaz.Aylardan Haziran ise, rakımın 1880 metre olduğu Güney yamaçlarda, ormanın seyrelen ve ‘alan’ denilen bölümlerinde çaşır bitkisi karşınıza çıkar.Hemen koparın.Toprağın içinde kalan bölümü beyazdır.Yöre tabiriyle şeker gibidir.Bu kısmını hemen yiyin.Diğer kısmını atmayın. Eve geldiğinizde pişirirsiniz. Amerika’ya kaçırılan bu bitki çok şifalıdır. Ormanın biraz sulu bölümlerine daldığınızda,bir bulutun üstünde yürüdüğünüzü hissedersiniz.Hafif nemli yosunlar kalın bir sünger tabakası oluşturmuştur. Burada yürümenin ayrı bir tadı vardır.Mayıs aylarında ormanda yürürseniz,yeni eriyen kar sularının kaynaklardan fışkırdığını,biraz ilerde çukur bir yerde kar kümesi,onun hemen yanı başında çiçek bahçesi.incelen kar kümesinin altından fışkıran çimenleri görürsünüz.Hemen yanı başındaki çam ağaçlarından kuşların melodileri sizi bir hayal dünyasına götürür.Hele sayıları oldukça azalan turnaların sesleri yok mu , bir harikadır.
Yörenin bitki örtüsü bakımından özel bir yeri vardır. İsimlerini bildiğim ve burada sayacağım bitki türlerini kendine has özellikleri ile başka hiçbir yerde görmek mümkün değildir. Belki benzerleri olabilir. Böğürtlen,hamurgan. karagat,meşe üzümü,horoz gözü,banda (ahlat),yabani elma,sarol,ayı gaggası (meyvesi) ve benzerleri.Bir yıllık bitkilerden;çaşır,yemlik, orman çileği,acıgıcı (yabani tere) kımı,kekire,gosgos (toprağın içinde yetişen dışı siyah içi beyaz bir yumru).Kulağıma bunlarda ne gibi sesler geliyor.Ama demiştim, yöreye has bitkilerdir. Ormanlarda doğal olarak yetişen böğürtlenin tadını,kokusunu ve lezzetini hiçbir yerde bulmak mümkün değildir.Kilolarca yeseniz dokunmaz ve tadına doyamazsınız.Diğer bölgelerde yetişen böğürtlen şekil olarak burada yetişenlere benzememektedir.
İklimine gelince,ne tam Doğu Anadolu,ne de Doğu Karadeniz iklimidir.İkisinin karışımı bir iklim hüküm sürer.Yazları serin ve genelde yağışlıdır,kışları soğuk ve kar yağışlıdır.Kışın yağan karın dondurucu ve insanı fazla üşütücü bir etkisi olmaz.Kasım ayında toprağa düşen kar Mayıs ayına kadar kalır.Çamların dallarına yağan kar farklı bir manzara oluşturur.Yeşille beyazın buluştuğu çamların dallarını aşağılara kadar sarkıtan kar örtüsünün manzarasını bir düşünün.Bu görüntüler esen bir rüzgarla hemen kaybolmaz.Bu manzaralar haftalar ve aylarca boyunca gözünüzün önünde olur.Eviniz ormana bakıyor ve ocakta kütükler yanıyorsa pencereden bu manzarayı seyrederek,tadını çıkarabilirsiniz.Belinize kadar kara saplanarak yürümeye ne dersiniz.İlkbahar yaklaştığında gündüzleri erimeye yüz tutan kar gece olunca donar,ertesi gün üzeri sertleşerek bir tabaka oluşur.Buna “kırç “denir.Hele “kırçta” yürümek bir başkadır.Kendinize güveniniz varsa kırcın üzerinde ayakkabılarınızla kayak yapabilirsiniz.Kışın güzelliği sayılamayacak kadar çoktur.Nisanın sonlarına doğru bahar kendini hissettirir.Bir taraftan karlar erimeye başlar,bir diğer taraftan kendine bir yer açıldığını fırsat bilen çimenler fışkırmayabaşlar. Çimenlerin ömrü,diğer bölgelerdekine göre uzundur.Diğer bölgelerde yaz sıcakları ile çimenler solmaya başlar. Halbuki burada sonbahara kadar sürer.Sonbaharda hafif bir kuraklık olsa bile mevsim yağmurları çimenlerin ömrünü tazeler.Ta ki kasım ayına kadar.Yörede karlar birden erimez.Dağların kuzey ve kuytu yamaçları yavaş yavaş erir ve suları ormanın içinde buzluk denilen doğal depolarda birikir.Bu bir doğa harikasıdır.Yüzyıllar boyu uçurumlardan kopan kaya, taş ve çakıllar çukurluklarda,derelerde birikmiş,üzeri toprak ve orman tabakasıyla kaplanarak toprağın altında bu depolar oluşmuştur.Üzerinde bulunan ormandaki karlar eriyince altındaki kaya,taş ve çakıllarla dolu çukurda birikerek doğal buz dolabı görevi yaparlar. Yaz boyunca buzluktaki sular ağır ağır eriyerek akar ve doğadaki bütün canlılar bundan yararlanır.Buzluklarda biriken kar sularından fışkıran gözelerde ellerinizi bir dakika bile tutamazsınız.Sanki eliniz kesiliyormuş gibi olur.Haziranın sonlarına doğru yüksek kesimler bir cennete dönmüş,artık yayla mevsimi gelmiştir. Yaylalarda,ormanlarda olduğu gibi çiçek türleri kendisine has toprak bölümlerini seçerek,bahçelerini oluşturmuş,mekanlarını tutmuşlardır. Yükseklerde ormanlar seyreldiğinden, yerini çiçek tarlalarına ve çayırlıklara bırakmıştır.Her yerde aynı çiçekleri görmezsiniz.Çevre adeta çiçek tarlalarına dönmüştür.Gözünüzün alabildiğince, çeşitli ve rengarenk çiçek tarlalarını görebilirsiniz.Kuş sesleri, koyun kuzu sesleri, arı sesleri, çocuk sesleri,hepsi birbirine karışarak bir melodi oluşturur. Arılar,yalı ve içi boşalan ağaçların kovuklarına yuvalanarak, üreyip çoğalmalarını sağlamıştır.Ne yazık ki bazı kendini bilmez kişilerce, bedavadan bu arıları sahiplenmek maksadıyla, çamlar kesilmekte,arılı çam tomrukları arılıklara konulmaktadır:Bilinçlenen halkımız artık bu davranışlara izin vermemektedir.Bu arada ‘çeçil peyniri’ ve mantarları da çok ünlüdür.
Siz hiç Ağustos ayında ikindiye doğru Kantarın Sırtından (Gülveren Yaylasında bir mevki) çevreyi seyrettiniz mi? Neler hissetiniz? Gülveren Yaylasında,yayla evlerinin hemen yukarısında iki ufak tepenin arasında bulunan bir sırt.Buranın doğusuna doğru bir dere ve batısına doğruda geniş tabanlı bir vadi uzanır.Bu vadinin düzlüğünde yayla kurulmuştur.Her iki vadinin suları değişik yönlere akmasına rağmen Çağsor köyünde birleşerek Penek çayına karışır.Burası iki vadinin sırt noktası olduğundan yöre halkı tarafından Kantarın Sırtı olarak adlandırılmıştır.Kantarın Sırtına çıkın,önünüzü güneye dönerek bir çam ağacına sırtınızı verin ve çevreyi seyredin.Görülen manzaraların anlatılmasına kelimeler bile yetmez. Sağınıza bakın,ormanla dolu vadi aşağılara doğru uzanmakta,karşıda uzaklarda Allahüekber Dağlarının karlı zirvesi görülmektedir.Allahüekber Dağlarındaki vadiler ve diğer vadiler aşağılarda birleşerek bir çanak oluşturur.Bu çanağın içi orman okyanusunu andırır.Yeşilin her tonunu görebilirisiniz. Karşıda, uzaklarda buğulu orman,biraz ilerisinde buğunun değişik tonlarını görürsünüz.Bu bir sis değildir.Nem de değildir.Temiz ve bol oksijenli havanın oluşturduğu bir oluşumdur.Baktıkça büyülenir,dalar gidersiniz!.Bir şair olsanız, dizelerinize bunları nasılda dökerdiniz.Batıya bakarsanız Güneşin altında,Uzun Güney ile Tecirek Yaylası arasında bulunan Gedikten ta uzakları, Artvin’in sivri tepelerini zorda olsa görürsünüz.Manzara muhteşemdir.Bunlar bazılarına bir anlam ifade etmeyebilir.Ama bir Doğa ve orman tutkunu iseniz size çok şeyler anlatır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir