Eğitim-Öğretim Sayfası

GICIRDAYAN OKUL-I

BU HALE KOLAY GELİNMEDİ!

1974 Yılında Erzurum-Narman’ın Todan (Savaşçılar) Köyünden Kırşehir-Çiçekdağı ilçesi Hacıhasanlı Köyüne tayınım çıkmıştı. Erzurum’dan trene binerek Yerköy istasyonuna indim. Sordum soruşturdum, köye giden bir traktör buldum. Yanımda getirdiğim yatağı da yanıma alarak köye geldik. Akşam üzereydi. Okula gittim. Muhtardan okulun anahtarını istettim. Muhtar köyde yokmuş. Karanlık çökmeden okul binasına bitişik lojmana girmem gerekiyordu. Kapıyı açamadım. Penceresinden girmek zorunda kalmıştım. Pencerenin camları kırılmış, bazılarına naylon çekilmişti. Naylonun arasından kolumu uzatarak pencerenin kulpunu çevirip açtım. İyi ki korkuluk demirleri yoktu. Yatağı pencereden içeri attım. Sonrada ben içeri girdim. Ortalık karanlıktı. O tarihlerde köye henüz elektrik gelmemişti. Gaz lambası da yoktu. Karanlıkta yatağı yere sererek uyumaya çalıştım. Ertesi gün uyandım. Yanımda getirdiğim kurumuş ekmeği suda ıslatarak kahvaltı yaptım. Akşama doğru muhtarı sordum. Geldiğini öğrendim. Bir çocuk yardımıyla muhtarın evine gittim. Sağ olsun beni birkaç gün misafir etti.

Okulun duvarları taştan yapılmıştı. 60-70 cm genişliğinde olmasına rağmen üzerine tabla betonu atılmamış,5×10 cm.lik ağaçlar (kontlar) döşenmiş, bu 5×10’ların üzerine yine 5×10’luk direkler dikilerek ızgaralar çakılarak döşenmiş. Tava betonu yerine 5×10’ların altından tavan tahtası çakılmış. Soğuk kış günlerinde oda içinde yanan soba ile ısınan hava yükselip tavan tahtaları arasından uçup gittiğinden odaların ısısını korumak için tavan tahtalarının üzerine saman döşenmiştir. Rüzgârlı havalarda çatı içindeki uçuşan saman tavan tahtaları arasından odaya akmasın diye tahtaların altına naylon çekilmişti. Aradan geçen uzun yıllar sonucu tavan ızgaraları ve tahtaları eskimiş, esneyerek aşağı doğru bükülmüş, ufak bir rüzgarda gıcırdama yapıyordu. Rüzgarlı havalarda bu gıcırdamalarla ninni dinler gibi uykuya dalar giderdik. Doğal olarak esneyen, aşağıya doğru bükülen tahtaların arası açılmış, kiremitlerin düzeni bozulmuş, açılan tahtaların arasından gökteki yıldızlar görünüyordu. Gıcırdama sesleri içinde gökteki yıldızları izleyerek uykuya dalardık. İnanın iyi bir çadır bundan daha sağlıklı ve güvenli olurdu. İyi ki yıkılma korkusu aklımıza gelmiyordu.

GICIRDAYAN OKUL -ll

l. Bölümde açıklandığı üzere; Gıcırdayan okulun gıcırdayan iki dersliği,120 öğrencisi ve bir öğretmeni vardı. Yeterli öğretmen atanıncaya kadar büyük derslikte 120 öğrenci ile eğitim-öğretim etkinliğini sürdürmek zorundaydım. Birleştirilmiş sınıflarda ödevli ve öğretmenli ders saatleri vardı. Bir sınıfla ders yaparken diğer sınıflar ödevli çalışıyordu. Yaklaşık iki ay böyle çalıştıktan sonra iki öğretmen daha verildi. Üç öğretmen ve iki derslik vardı. Dersliğin birisini ortasından kerpiç duvarla ikiye bölerek üç dersliğe çevirdik. Daha sonra iki öğretmen daha verilince normal öğretim için yine derslikler yetersizdi. İhtiyacımız olan iki dersliği, okul müdürü muhtar ve imam iş birliği ile yaptırmak zorundaydık. Biraz köy halkından ve biraz da öğrencilerle kestiğimiz kerpiçlerle okulun doğu ve batı duvarlarına bitişik iki derslik daha ekledik. Çatısının yapımı ve kiremitlerinin döşenmesi için yeterli paramız kalmadığından işçiliğini öğretmenler ve ustalığını kendim yaparak derslikleri faaliyete geçirdik. Çok eskimiş ve boyaları solmuş yazı tahtaları yumurta ile hazırlanan boyalarla boyandı. Tebeşir yerine bazen katı kireç kullanıyorduk.Sıra dersliklerin ısınmasına gelmişti. O tarihlerde ilkokullara Milli Eğitimden parasal hiçbir yardım yapılmıyordu. Tabir uygunsa kendi yağımızla kavrulmalıydık. İyi ki o yıllarda öğretmen yetiştiren öğretmen okulları bütün bu işlerin üstesinden gelecek bir eğitim vermiş, bizleri yetiştirmişti.

Öğretmenler ve ihtiyar heyetince bir karar aldık. Her öğrenci okula gelirken yeteri kadar odun ve tezek getirecekti. Kimin getirip getirmediğini kontrol etmek için her sınıftan bir nöbetçi öğrenci görevlendirildi. Nöbetçi öğrenci yakacak getirmeyenleri bir kâğıda yazıyordu. Getirilen odun ve tezekler okulun tuvaletine bitişik küçük bir depoya konuluyordu. Bazı öğrenci velileri çocuklarına tezek vermiyordu. Bu tür öğrencilerde kendilerine göre bir çözüm bulmuştu. Bahar geldiği bir gün deponun önünden geçerken kötü bir mayıs kokusu geldi. Depoyu açarak içeriye baktım. Tezekler ve odunlar arasında mayıslar vardı. Meğer bir öğrencimizin annesi oğluna tezek vermediğinden adı listeye yazılmasın diye kendisince bir çözüm bulmuştu. Evlerinin önünde toplanan sığırların gece ayazında donmuş dışkılarını toplayarak okula getiriyormuş. Kış soğuklarında donları çözülmeyen bu tezekler bahar sıcaklarını görünce çözülüvermiş, ortalığı pis bir koku almıştı.Okulda hizmetli olmadığından temizlik ve ısınma işerlerini öğrenciler yapıyordu. Diğer öğrenci kollarının yanı sıra bir de temizlik kolu bulunuyordu. Her sınıfın temizlik listesine göre temizlik kolu kontrolünde temizliği yapılıyordu.Dersliklerin ısınması başlı başına bir sorundu. Sobaların doldurulması ve yakılması ayrı bir incelik gerektiriyordu. İyi ki öğrenciler bu konuda ailelerinden deneyimliydiler.1,2 ve 3.Sınfların öğrencileri daha küçük olduklarından 4 ve 5.Sınıf öğrencileri hem kendi sobalarını ve hem de bu sınıfların sobalarını yakıyorlardı. Dersliklerin bacaları yıllarca süren duman nedeniyle daralmış, temizlenmesi neredeyse imkânsız hale gelmişti. Sobalar yakıldığında eğer rüzgâr ters yönden esiyorsa dersliğin içini duman dolduruyor, havalanması için pencereler açılıyor, dumanın çekilmesi bekleniyordu. Bu bazen çok uzun sürüyordu. Eğer bacadan duman gelmeye devam ediyorsa soba dışarı çıkarılıyor, sönmesi bekleniyordu. Bu da bir iki dersin yapılmamasına sebep oluyordu.

GICIRDAYAN OKUL- III

AH BÖYLE EBELERİN GÖZÜ KÖR OLSUN!

Gıcırdayan okulun bitişik lojmanında oturuyorduk. İlerleyen yıllarda bir kızımız dünyaya geldi. Yıl 1975 ,aylardan Şubat’tı. Doğumda köy ebesi bulunmuştu. Doğumdan birkaç gün sonra çocuk hastalandı. Sararmaya başladı. Ortalık kış kıyametti. İlçe yolu yoğun kar nedeniyle kapanmıştı. İlle de bir türlü Kırşehir Devlet Hasta hanesine gitmemiz gerekiyordu. Ama nasıl? Tek yolu vardı. Anayola 10 km. uzaklıkta bulunan Demirli ’ye gitmemiz, orada herhangi bir arabaya binerek Kırşehir’e varmamız gerekiyordu. O yolda kapalıydı. Köyden bir traktörcü ile görüştük. Onu bizi götürmeye ikna ettik. Kızımızı alarak eşimle birlikte traktöre bindik. Kar yağmaya devam ediyordu. Zor şartlar altında Cenderözü mevkiine gidebildik. Cenderözü’nde kar hafif eriyordu. Traktör çamura saplandı. Birçok manevra yapmasına rağmen çamurdan çıkamadı. Anayola daha dört km. yolumuz vardı. Geriye dönemezdik. Bir türlü gitmemiz gerekti. Ama nasıl olacaktı? Bu yolu yaya olarak yürümekten başka çaremiz yoktu. Sonradan fark ettik eşim aceleyle ayakkabılarını giymeyi unutmuş, terlikle gelmişti. Yürümeye başladık. Çocuğu kucağımda taşıyarak çamurlar içinde yürümeye devam ettik. Eşim de ayağındaki terlikle zorlukla yürüyordu. Köydeki köpeklerin saldırmasını da atlatarak büyük zorluklar içinde nihayet Demirli’ye vardık.Yol kenarında araba beklemeye başladık. Biraz sonra gelen bir arabaya binerek Kırşehir Devlet Hasta hanesine vardık. Doktor çocuğu muayene etti. Çocuğun tetanos olduğunu, tedavisi için elinden bir şey gelmediğini söyledi. Sanki Dünya üzerimize yıkılmıştı. Ne yapalım diye sorduğumuzda Ankara’ya götürmenin bir ümit olabileceğini söyledi. O gece Kırşehir’de kaldık. Ertesi gün Ankara’ya gitmek için otobüse bindik. Otobüs Keskin’de mola verdi. Otobüsten indim. Biraz sonra otobüse dönerek eşimin aşağı inmesini, hiç olmazsa bir çay içmesini söylemeye çalışırken yanındaki bir kadın bir şeyler söylemeye çalışıyordu. Meğerse kızımız ölmüştü. Tekrar Dünya üzerimize yıkılmıştı. Otobüs şoförü Kırşehir’e giden bir araba ayarlayarak bizi geri gönderdi. Kızımızı Bahçelievler mezarlığında toprağa verdik. Eşim bir süre kaldı. Ben ise gıcırdayan okula geri döndüm. Sonradan öğrendiğimize göre ebe paslı jiletle çocuğun göbeğini kesmiş. İşte bu paslı jilet nedeniyle kızımız tetanos olmuştu. Ah böyle ebelerin gözü kör olsun!

GICIRDAYAN OKUL-lV

BÖLÜM 2/3/Bilgi paylaştıkça çoğalır)

Daha önce anılarımı paylaştığım okul binası eskimiş, kullanılamaz hale gelmişti. Yerine yeni bir okul binası ve öğretmen lojmanı yapıldı. Bahçe duvarının hemen dışına, harman yerine. Burada yani harman yerinde köy halkı harman yapardı. Okula yetecek kadar bahçe alanı ayrıldıktan sonra geri kalan kısmı yine harman yeri olarak kullanılıyordu. Okul bahçesi olarak ayrılan kısmın bir tarafı eski okul bahçesinin duvarı, başka bir tarafı dere ,diğer bir tarafı harman yeri, öbür tarafı ise tarlaydı. Dere tarafını öğrencilerle birlikte iğde çalıları ile kapattık, harman yeri tarafını ise usta tutarak kerpiç duvarla ördürdük. Ustaya para yetmediği zaman ise öğrenci ve öğretmenlerle geri kalan kısmı ördük. Tarlanın tarafı ise tarla ekildiğinde korunuyordu. Tarla ile okul bahçesi arasında yığma toprak (tund ) sınırı gösteriyordu. Eski okul bahçesi gibi yeni bahçeyi de öğrenci ve öğretmenlerle kısa zamanda ağaçlandırdık.

Okul ile bitişik tarla sahibi köyün mezrasına yerleşmiş, sonrada okuyarak Ankara’ya gitmişti. Tarlayı köyden birine icara vermişti. Bir gün bahçede dolaşıyordum. İcarcı E.. atlarla tarlayı sürüyordu. Tarlayı sürerken sınırı aşarak okula ait kısmı sürmeye başladı. Yanına giderek kendisini uyarmaya çalıştım. Yanında babası ile annesi de vardı. Uyarımı dinlemeyerek okul arazisini sürmeye devam etti. Müdahale ettim. Belki müdahale etmemem gerekiyordu; Ama gençtim, idealdim, köylünün yapması gerekeni yapmıştım, İş kavgaya dönüştü. Anne ve babası ile birlikte beni darp ettiler. Bir süre sonra harman yerinde bulunan iki kişi gelerek kavgayı ayırdı.

En yakın Gırdık Sağlık Ocağına giderek bir haftalık iş göremezlik raporu aldım. Durumu İlköğretim Müdürlüğüne bildirdim. Söz konusu yerde keşif yapıldı. Yetmiş beş metre karelik okul bahçesinin sürüldüğü rapor edildi. Her şey apaçık ortaydaydı. Mahkemelik olduk. Mahkemenin Kırşehir merkezde görülmesini talep ettim.

Gırdök Karakolu şikayet edileni götürmek için köye gelmişti. Beni çağırdılar. Arabanın yanına gidiyordum. Köyden birisi omuzunda sakosu, elinde tespihi, topuklarının ucuna basarak yürüyordu. Yanındakiler ,yalakaları da iki adım geriden onu takibe diyordu .Suçlu E… ile siyası görüş farkı ve aralarının bozuk olmasına rağmen sırf komutanı etkilemek, köylüsünü korumak için “Hoca sen de çok oluyorsun” diyerek beni küçük düşürmeye, haksız göstermeye çalıştı. Halbuki ben onların yanı köylülerin okul bahçeleri korumaya uğraşıyordum. Bütün bu yaşananları unutmaya çalışıyorum ama bunu asla utmuyorum.

Mahkemeye bir defa çağırıldım.Takipsizlik kararı verildi.Sonrada öğrendiğime göre olayı gören iki kişi sırf korkularından doğruyu söylememişlerdi. Ayrıca tarla sahibi Ankara’dan işi bağlamıştı. Şimdilerde Ankara’da yüksek bir mevkide devlete görevlisi.

Olana bak. İlahi adalet mi deyin, ne derseniz deyin şöyle bir olay vuku buldu. Yıllar sonra evimin kapısı çalındı. Bıyıkları yeni terlemiş, sakalı çıkmış bir genç kapıyı çaldı. İçeri çağırdım. Kendisini tanımıyordum. Biraz sohbetten sonra “Hocam beni tanıdın mı “dedi. Tanımamıştım. Kendisini tanıttı. Meğerse bahsettiğim köyden öğrencimmiş. Nereden tanıyayım. Aradan geçen uzun yıllar her ikimizi de değiştirmişti.

Genç, olup bitenleri anlattıktan sonra asıl konuya girdi. “Öğretmenim seninle ve diğer öğretmenlerle kavga eden ,köyde sürekli huzursuzluk çıkaran E… amcamla da evin bahçesi yüzünden kavga etti, amcamı öldürdü” dedi. Başınız sağ olsun, Allah rahmet etsin dedim. Tanık bulamıyoruz. Davaya bakan avukat dedi ki daha önceki yıllarda bunun belalı bir kişi olduğunun, yaşan olaylarla ilgili tanıklık ederlerse davaya bakan Hakimin kafasında bunun belalı bir adam olduğu kanaati oluşur. “Benden ne istiyorsun” dedim. Siz köyde iken yaşadığınız olayı mahkemede anlatın dedi. Ben de şöyle dedim. Okul bahçesine tecavüz olayını amcan görmüştü. Tanık olarak göstermiştim. Gördüklerini ,doğruları anlatmamış. Anlatsaydı E…hapse girerdi. Hapiste aklını başına toplar, böyle bir olaya da asla yeltenmezdi. Aradan uzun yıllar geçti. Bu olayları unutmak istiyorum dedim.

GICIRDAYAN OKUL-V

2/2 /Bilgi paylaştıkça çoğalır)

Cenderözü vadisi geniş dere yatağı, verimli ve sulak topraklarıyla tarihin her döneminde insanların yaşadığı, Eti ve Bizanslılarında burada yaşadıkları günümüze ulaşan kalıntılardan anlaşılmaktadır. Buradaki tarla sahipleri tarlalarını sürdüklerinde çanak çömlek kalıntılarının takıldığı anlatılmaktadır. Cender’e karışan bir kolun ortalarında köy kurulmuştu. Derenin ilerisinde, bitiminde bayırda Bizanslılardan kalma kalıntılar vardı. Öğrencilerle yaptığımız kır gezisinde kalıntıları, mezarları, ambar olarak kullanılan yere gömülü büyük küpleri inceledik. Öğrenciler içine taş attıklarında ‘zınk’ diye ses geliyordu.

1970’li yıllarda ilkokullarda birinci ders elli dakikaydı. Dersin ilk on dakikası ’Günlük Olaylara’ ayrılırdı. Günlük radyo, gazete ve çevre haberleri öğrencilerle konuşulur, tartışılır ve yorumlanırdı. İyi bir uygulamaydı. Bu uygulama öğrencilerin çevreyi araştırma, tanıma, haber toplama, haberleri anlama, algılama ve yorum yapabilme becerisini geliştirirdi.

Yine bir derste öğrencilerle günlük olaylar konuşulurken bir öğrenci ayağa kalktı! Öğretmenim İlçe kaymakamı arkadaşları ile gece Cenderözü’nde altın ararken muhtar ve ihtiyar heyeti tarafından yakalanmışlar’ dedi. Öğrencinin bu haberine şaşırdım ve içinde kaymakam geçtiği için öğrencilerin dikkatlerini başka noktalara çekmeye çalıştım. Olaya temkinli yaklaşarak yanlış anlamışsınız diyerek geçiştirdim. Sonuç olarak ilçeyi yöneten kaymakam defne hırsızlığı ile suçlanıyordu.

Daha sonra ihtiyar heyeti, köy halkından duyduklarımız ve kaymakam hakkında yapılan soruşturmada bana yöneltilen sorudan anladığıma göre olay şöyle gelişmiş:

Kaymakam ve ilçenin daire müdürleri köyden birisinin davetlisi olarak gelirler. İkramlar yapılır. Yenilir içilir.” Ye kürküm ye” misali. Gecenin ilerleyen saatlerinde onlara göre defne avcılarını yakalamaya çıkarlar. Cenderözü’nde tarlası bulunan biri gece yarısı ayak yoluna çıkar. Karşıda uzaklarda tarlasında bir ışığın bulunduğunu görür. Tarlasında define bulunduğundan şüphelendiği için hırsızların define aradığını zanneder. Gecenin bu saatinde muhtarın evine koşar. Durumu anlatır. Muhtarda ihtiyar heyetini toplar, defne hırsızlarını yakalamaya giderler. Söz konusu mevkie yaklaştıklarında tarladakiler kendilerine yaklaşan ışığı görerek geri dönerler. Yolda muhtarla karşılaşırlar. Kaymakam muhtara nereye gittiklerini sorar. Muhtar da define hırsızlarının tarlada define aradıklarını, tarla sahibinin şikayet ettiğini, onları yakalamaya gittiklerini söyler. Onlar bizdik. Defne hırsızlarını yakalama gittik. Bizi görünce kaçtılar. Muhtarın anlattığına göre komutan muhtarın ruhsatlı tabancasını ister. Her ihtimale karşı o arada tabancaya kaçak mermi yerleştirir.

Muhtar bu ekibi Valiliğe şikayet eder. Tanık olarak da İlkokul müdürü olarak beni ve ortaokul müdürünü yazdırır. Bir iki gün sonra kaymakamlıktan çağrıldım. İşin garibi Kaymakamın tahrirat katibi kaymakamın soruşturmasını yapıyordu. Ben gece neler olduğunu bilmediğimi, ancak derste öğrencilerin böyle böyle anlattıklarını söyledim. Yazdılar. Kaymakam kendi katibinin yaptığı soruşturma ile aklandı. Olay bir muamma kaldı. Ancak muhtar tanık yazdırmakla benim başımı yaktı. Şöyle. Ne söylediklerim önemli değil ama soruşturmada sırf adım geçtiğinden kaymakam kafayı taktı. İlçede bir lokanta vardı. Mecburiyet lokantası olarak söylenirdi. Yemek yerken İlköğretim memuru Nurettin Bey yanıma oturdu. Bana bir müjde vereceğini söyledi. Buyurun dedim. Yaptığın çalışmalardan dolayı ilçede yılın öğretmeni seçildin dedi. Teşekkür ettim. Sonradan öğrendiğime göre Eğitim müfettişleri okul bahçesinde yaptığım çalışmalardan dolayı teklif etmişler. Yazı ita amiri kaymakama gelince teklifi reddetmiş.

Yıllar önce görevdeyken hazırladığım aşağıdaki İngilizce öğretimi power point sunusu haberim olmadan alınmış, başka bir ifadeyle çalınmış ve siteye konulmuştur. İnternette dolaşırken gördüm. Keşke iznim alınarak konulsaydı.

Power Piont sunusu.53 sayfadan ibaret.Tüm sayfaları her sayfa bitiminde teker teker tıklayınız.

Eğitim – öğretim dendiğinde akla okul gelse de kendi hayatlarımıza baktığımızda görüyoruz ki öğrendiklerimizin çoğu yaşam tecrübelerimizdir. Bu nedenle bize düşen, çocuklarımıza yaşam tecrübeleri geliştirebilecekleri ortamı yaratmaktır.

https://www.facebook.com/OGRETMEN123/videos/452164872061747

https://www.facebook.com/OGRETMEN123/videos/452164872061747

3 thoughts on “Eğitim-Öğretim Sayfası

  • 28 Kasım 2019 tarihinde, saat 08:57
    Permalink

    Canım babam eline,
    emeğine sağlık .Site çok güzel,öğretici.

    Yanıtla
    • 2 Aralık 2019 tarihinde, saat 13:43
      Permalink

      Sağ ol Kızım.

      Yanıtla
      • 17 Aralık 2019 tarihinde, saat 17:38
        Permalink

        Üzgünüm.Bahsettiğiniz konu hakkında bir bilgim yok.

        Yanıtla

Selahattin Altas için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir